27 Eylül 2014 Cumartesi

Eylül'de Geçti

Hayat geçti, ömür geçti, yaş geçti...
...
Sene geçti, mevsim geçti, ay geçti...
...

Eylül geçti....

   Mevsimlerle ve aylarla hiçbir sıkıntım olmasa da bu Eylül benim için çok önemliydi. Daha öncesinde Ağustos var tabi ki. Eylül o kadar heyecanlı bir aydı ki benim için her günü  entrikalı, her anı gizemli ve bir o kadar da hayat dolu, her anı umut doluydu. Sahi sizce "UMUT" iyi bir şey mi kötü bir şey mi?Bana göre umut o kadar güzel bir şey ki beni ayakta tutan, bana her yeni gün için hayat veren bir kaynak iken, sevgilime göre insanı en derin acılarına iten ve ondan kurtulmasını engelleyen bir şey. Bence iyi bir sonuçları varken ona göre kötü bir şey. Peki ya sizce?
 Benim her ak dediğime kara, Ayşe dediğime Fatma, ters dediğime düz diyen bir sevgilim varken bu tür felsefik sohbetlerimiz ve beyin fırtınalarımız eksik olmuyor. Şöyle ki yeterince bilgim olmadığı için ben doğru düzgün bir şeyler çıkartamasam da okuduğu satırlardan onun yorumları beni benden alıp boyut atlattırıyor. Kitaplardan rast gele sayfalardan seçilmiş cümlelerdeki imgeselleri bulmakta bire bir! En iyisi de bu sayede bana okumayı aşılıyor ve seviyorum bu huyunu.
 

  Açılmanın etkisi geçti. Haklıydı Esra, zaman ver demişti verdim zamanı hiç bir şey kalmadı. Hoş benim için öyle değil bu seferde ben mesafeli davranıyorum artık onlara karşı. Ne biliyim acınmaktan nefret ediyorum biri bana acıdı mı ya da kendini acındırdı mı böyle kafasını 300km hızla giden bir arabadan çıkartıp asfalta sürüp kıvılcım çıkartasım geliyor -Yazar olmadığı kadar sinirlendiğini anlatmak için böyle bir benzetmeye ihtiyaç duydu.- O.o 
Her şey unutulmuş gibi sürse de arada patlak veriyor. Eee neredesin? Ne yapıyorsun? Kim var yanında? gibi onlarca soruya cevap beklerken- genelde de sevgilimin dizinin dibinden ayrılmadığım için- aynı şey x'in yanındayım oturuyoruz kitap hakkında konuşuyoruz diyorum. Geç kalma kuzum, yavrum canım benim Allah'a emanet diyip telefon kapanıyor. Dikkatinizi çekmek istediğim kısım konuşmanın son kısmı, burda her şey apaçık ortada. Annem hala üzüntüsünü kelimelere döküyor. Üzülüyorum ama zaman lazım biraz daha zaman.

  Artık vicdanen de kimseye acıyamıyorum. Acıma duygumu da kaybettim sanırım ve ben bundan çok mutluyum. Millete acıdım mı beni kullanmayı çok seviyorlardı. Ama şimdi acıma duygumu da kaybettikten sonra hiçbir kimseye acıma duygusuyla yaklaşıp kendimi kullandırmıyorum ve iki yüzlü insanlardan da bu sayede kurtuluyorum.

  Evlilik işini daha da ciddiye aldım artık. Bir an önce iş hayatına atılmak ve bir an önce kendi hayatımızı kurmak istiyorum. Nede olsa artık kaybetmek istemiyorum bu zamanı O'suz geçirmek istemiyorum. Bir an önce hayalimizi gerçekleştirelim. Birkaç kedimiz birkaç çocuğumuz olsun ne güzel ama. Ve biz düşünüyoruz ki bu yıl Onur Yürüyüşünde bir bayrakta biz açalım istiyoruz. Sanırım o zamana kadar çok zaman olsa da ben şimdiden haber vermek istedim. Bizi misafir edecek birisi çıkar sanırım :)) Biz öyle fazla yer kaplamayız. küçük bir köşeye kıvrılırız sarılırız uyuruz hiç bir yer kaplamayız böylece. :)


Başlarken aldığım dizelerde Zeki Müren'in o güzel sesinden"Sevgimizin Aşkımızın Üstünden"



11 Eylül 2014 Perşembe

Kabuğumu Kırdım Aileme Açıldım-2

Anlattığım bütün olaylardan sonra bugün içinde inadımı kırdım ve doktor için randevu almalarını istedim. Eğer doktora gitseydik düzelir miydi demelerindense gittik öğrendik demelerini istedim açıkçası.

 Doktorun odasına girdiğimde bizden istediğiniz ne dedi doktor babama bakarak ve babam hiç hatırlamadığım daha doğrusu hatırlamak istemediğim kadar uzun uzun döktürdü. Sonra doktor onu odadan çıkardıktan sonra bana döndü ve asıl neden buradasın dedi bana. Ben de başladım dökülmeye:

"Erdem Bey, ben hastalıklı birisi değilim. Yaşadığım şeyde bir hastalık değil. Ben bunun bilincindeyim sizinde bilincinde olduğunuz gibi. Şunu istiyorum, bana hastalıklı gibi davranmasınlar, ne bileyim bana acımasınlar acır gözle bakmasınlar ben bu durumdan nefret ediyorum dedim. Acıma duygusuyla bana yaklaşmalarına dayanamıyorum dedim. Ben bu yılla kadar kendi kendimin doktoru olabilmişsem kendime olan güvenim ve kendi gücümle ben bu güne kadar geldim dedim. eğer ben hastaysam iyileştirin beni eğer bir saplantıysa kurtarın beni dememi beklemeyin dedim ben hasta da değilim, tedavi edilecek bir durumumda yok dedim. Ben bir hışımla açıldım hiçbir şekilde bilgilendirmeden dedim. İlk günlerde çok korktular, benim trans bir birey olacağımı düşündüler. Çünkü onlar için eş cinsel diyince ilk akla gelen bu oldu. Çift cinsiyet kısmı yani. Bunu onların kafasında geç farkettiğim için aşmak biraz zor oldu ama aştım." dedim.

Uzun bir konuşmadan sonra evet sen bir gey bireysin evet sen bir eşcinsel bireysin dedi. Bunu sen zaten aşmışsın dedi. Ben konuşmalarındaki gücünü, öz güveninden anladığım kadarıyla ne kişilik bozukluğu ne de bir kimlik sapması dedi. Benim yapacağım bir şey yok. Sadece aileye bu süreçte destek olacağım dedi. Aileye kabullenme sürecinde yardımcı olacağız ki seni fazla yormayıp fazla bir baskı kurmasınlar dedi.

Açıkçası doktorumdan da şüphelendim davranışları, konuşması, ses tonu ama işte soramıyor ki insan :D 

Neyse aile terapilerine başladık bugun öğleden sonra. Babam için hiç üzülmüyorum. İstediği kadar vicdan azabı duysun istediği kadar yıkılsın o beni yıktıktan sonra bunlar ona hiç bile -büyük bir sorun yaşadık bu olaylar öncesi o nedenle manevi anlamda babam benim için öldü-. Annemde zaten zamanla alışacak bu süreç geçtikten sonra. 

Bu sırada da sevgilimin desteğini asla ama asla unutamam. :) İyi ki varsın Ömrümm :)

Murathan Mungan'ın kaleminden Sezen Aksu'nun sesinden : Sevgili <3



9 Eylül 2014 Salı

Kabuğumu Kırdım! Aileme Açıldım!

Ne kadar da şaşırtıcı değil mi? Evet bir anlık oldu ve bitti. Aslında uzun süredir bunu yapmayı düşünüyordum ki vakti geldiğine inanmıştım. Aslında doğru zamanı bekliyordum bir nevi. Yani her şeyin yoluna girdiği o zamanı bekle bekle ölmüştüm sanırım ama bunu beklemenin artık aptallıktan başka bir şey olmadığını düşünmeye başladığım anlardan biriydi. Babamla yaşadığım küçük çaplı bir sorun vardı ve bunu konuşmak için evden çıktık. Açıkçası tedirgindim ve şakayla karışık hayırdır Şehzade Mustafa gibi benimde sonuma mı gidiyoruz?demiştim ve gülüştük ortam yumuşadı biraz laf lafı konu konuyu açtı bir an şu diyalog yaşandı aramızda:
  ...
 S: Ben kendi dünyamda çok mutluyum baba. Orada yalanlar yok, aldatılan insanlar yok,dürüst kişilerden oluşan bir dünya. Benim dünyam, benim hayallerim, benim kurgularım. Herkesin kendine ait bir dünyası vardır o dünyada sadece ben varım birde sevdiğim kişi olacak.
B: Kim bu kız .. Bey'in kızı mı yoksa bu?
S: Kız olduğunu kim söyledi ki!
B: Sen kabul etmişsen bizede saygı duymak düşer bir bayanda olabilir.
S: Ya ikisi de değiilse!

Biraz sessizlikten sonra bir adamı mı seviyorsun dedi ve gülümsedi. Neden olmasın? dedim. Çünkü artık sonuna gelmiş ve bir şeyler hakkında konuşmalıydım. Beni öğrendikçe nefret edeceksin belki eskisi gibi sevmeyeceksin bile dedim oysa ben kendimi kabullenirken size çok söylemek istedim dedim ama çekindim dedim. Derken babam atağa geçti ve beni damarlarımdan vuran o cümleleri kurdu:

  "Sen benim oğlumsun, canımsın, senden ne nefret ederim ne de iğrenirim. Neden en başında anlatmadın neden en başında gelip birlikte aşmadık bunları. Ne olursan ol, ne yaşarsan yaşa, kimi seversen sev ama benim karşıma bir erkekle gelme." dedi. Burda bitti mi sanıyorsunuz bitmedi. Burdan sonrası asıl en çok zorlayan kısımlardı daha önce herhangi bir birlikteliğim olup olmadığını sordu e tabi bende gaza geldim ama fazlasına değil. Hiç kimse olmadı dedim- yazar burda parantez açıp olayın boyutunu taşımak istiyor. Çünkü olay akışı sırasında geçerken yazar bir yandan da elinde peçeteyle hüngür hüngür ağlıyor. Ağlamak güzel eylemde sonradan düşününce kendimi iyice ezik, düşkün ve aciz göstermişim diyip kendime çok kızdım.Doğru mu yaptım bilmiyorum ama ağlayıp rahatladım.- Abartısız 1 saate yakın konuştuk ve babam bana her zaman destek olacağını söyledi - yazar bir parantez daha açıp sizi şaşırtmaya devam eder. Hatta ne dese beğenirsiniz, bir kızla yatmayı denedin mi denemediysen biriyle yat dedi. AY BEN ŞOK!?- Bunun ne bir tercih, ne bir yönelim olduğunu ona açıkladım babam çok çabuk kabullendi oysa annem biraz zorlanacağız sanırım. Ona babam söylemiş. Söyleme dediğim halde. Annemle bu süreç biraz zor aşılacak gibi ama annedir kıyamıyorum bir kereye mahsus bir doktora gitmeye söz verdim. Çünkü kendini paralayacak neredeyse.
Bana en çok dokunan sözü şu oldu:

"Senin güçlü duruşuna aldandım, hep güçlüydün içine kapanıktın, o güçlü duruşun bakışın hiç bir şeyi sezmeme izin vermemiş. Senin içinde fırtınalar koparken ben görememişim. Oysa sen nelerle mucadele ederken ben aldanmışım. Ben her şeyi senle paylaştığımı düşünüyordum ama öyle değilmiş. Benim oğlum neyle mücadele ediyormuş bense her şey normal sanıp,anlamıyormuşum." dedi ve bundan sonra sarılıp bir güzel ağlaştık.

Şimdi tek temennim bu sürecin hızlı bir şekilde geçip gitmesi. eğer takılıp kalırlarsa benim için en zorlu süreç işte o zaman başlıyor.

Peki ya şimdi ne olacak diyoruz değil mi? İşte benimde en çok merak ettiğim nokta bu?
 Güneş benim için yine doğacak mı? Ya hayat eskisinden daha mı iyi olacak? Ve zaman bunların en güzel ilacı...

Şimdi bu ağaç kadar göz önünde hissediyorum kendimi.Hayattaki dik duruşumu ve güçlü yapımı hiçbir zaman bozmayacağım.
İşte bu zor anımda yanımda olan eşim, biricik sevgilim sayesinde her şeyi o kadar rahat atlatacağıma inanıyorum ki bu  güven duygusu benim için daha çok önemli.

Ve son olarak da en sevdiğim bir şarkıyla iyi geceler dilemek istiyorum. Her şeye Gücüm Yetene kadar dayanacağım!


Savaş... :)

4 Eylül 2014 Perşembe

"Top musunuz la amk"


Evet yanlış okumadınız yazımın başlığı çok sık rastladığımız bir durum. Hetero babında sevgilimin eli omzumda benimki ise onun belinde konuşarak ilerliyoruz ve parktan geçerken bir arabadan yükselen yavşak seslerle "TOP MUSUNUZ LA AMK" diye böğüren bir kaç ortalık çocuğundan ibaret insanlar. Bu benim ilk deneyimim oldu ve inanın çok mutlu oldum :))

Nasıl bir manyaklık diyorsunuz değil mi? Bu nasıl bir kafaysa bana da getirin diyeni de duyar gibiyim. He he bunların hiç birini düşünmeyenleride unutmadım tabi :D Sizi de bu kafaya davet ediyorum. Neden mutlu oldum biliyor musunuz? Bunu yapmaya çekinen onlarca sevgili olan kişiler kendini saklamaya devam ettikçe toplumda bu yobazlaşma devam edecek. Tam anlamıyla açık açık gidin parklarda sevişin mesajı alanı vururum! :D Kim istemezki sokakta sevdiğinin elinden tutup yürümeyi hiç bir şeyi kimseyi umursamadan değil mi? İşte bunun gibi şeylere toplum hazır değil diye diye diye ... erteleye erteleye bu zamana geldik. Ama şu bir gerçek ki toplum bizimle hazırlanacak bu olaylara karşı. Çünkü ne kadar görünür olursan bu o kadar sıradan bir şey olacak.


    *Kalabalığın ortasından geçerken koluna girdiğim de,
    *Oyun oynar gibi kol kola gezdiğimiz de,
    *Biri görürse n'olur kaygısını yendiğim de,
    *Onlarca gözlere hedef olduğum da,
                                               
                                                       DOĞRUDUR!


 

 Eğer bir gün haberlerde ".....'de yaşayan S, kimliği belirsiz kişiler tarafından tartaklanarak linç edildi. Linç girişiminde bulunan bir grup kişi S'ye saldırısı kınanırken arkasında onlarca kişiyle bu olaya tepki gösteren LGBT üyeleri de yoğun destek aldı" gibi bir haberle karşılaşırsanız da şaşırmayın. Neden mi? Çünkü biz her yerdeyiz! Evde,okulda, hastanede,pastanede,postane, caddelerde! Kimimiz doktoruz, kimimiz mühendis, kimimiz memur kimimiz ise öğrenci! İşte biz biz olduğumuz sürece, kendimizi savunduğumuz ve görünür olduğumuz sürece her şey normale dönecek yani toplum artık yadırgamaz hale gelecek...

Gözden uzak olan her şey yadırganır...

Bir diğer komik olay ise şuydu:
Yine aynı yol üzerinde yürürken bir grup genç, çoluk çocuk denebilecek biri: "ya ayıp ama ya! Sapıklar" gibi gülümser bir tonla birşeyler söyledi. Buna cevaben teşekkür ederim beni güldürdünüz dediğimde ise çocuk "aa cevap verdi" dedi :D ... sokaklarında durum böyleydi bu gecede.

 Gizlenmeyin diyip neden "....'de yaşayan" ve ".... sokakları" diyecek olursanız o işin esprisi.

Denizi olmayan şehire neden Denizli derler ki! :)
Denizli'den Selamlar...



Kimine göre TOP, kimine göre SAPIK; Bana göre çocuk; Sevgilime göre Biricik'im...
Savaş :))